Gelenekten Geleceğe Bir Bağ: Somut Olmayan Kültürel Mirası Haritalandırmak
Araştırmacı: Doç. Dr. Mücahit Yıldırım
Araştırma Türü: Alan araştırması ve teorik değerlendirme
Kaynak: ” Coğrafi Bakış Açısı ile Somut Olmayan Kültürel Miras” başlıklı akademik çalışma
Çalışmanın tamamı için tıklayınız.
Kültür, sadece geçmişin bir yansıması değildir; aynı zamanda bugünümüzün dokusunu oluşturur ve geleceğimize yön verir. Diller, ritüeller, şenlikler, el sanatları ve halk anlatıları gibi birçok unsurdan oluşan “somut olmayan kültürel miras”, yeryüzünde yaşayan her toplumun kimliğini şekillendiren, görünmeyen ama hissedilen bir bağdır. Peki, bu bağın yönünü tayin eden en önemli pusula nedir? Yanıt: Coğrafya.
Samsun Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mücahit Yıldırım’ın kaleme aldığı kapsamlı çalışma, kültürel mirasa “coğrafi bir bakış açısı”yla yaklaşarak alışılmış miras tanımlarının çok ötesine geçiyor. Bu çalışma, sadece kültürü anlamakla kalmıyor, onu mekânla birlikte çözümleyerek yerel ve küresel etkileri birlikte değerlendiriyor.
Kültürle Şekillenen Coğrafya, Coğrafyayla Şekillenen Kültür
Kültürün doğa ile ilişkisi, insanlık tarihi kadar eski. Ancak bu ilişkinin haritası uzun süre ihmal edildi. Yıldırım’ın çalışması, kültürün doğayla, iklimle, topoğrafyayla nasıl iç içe olduğunu örneklerle gözler önüne seriyor.
Örneğin Karadeniz yaylalarında süregelen yaylacılık kültürü, sadece bir geçim biçimi değil; bölgenin dağlık yapısıyla şekillenmiş, nesilden nesile aktarılan bir yaşam tarzı. Bu kültür, göç yolları, şenlikler, müzikler ve giysilerle zenginleşmiş; coğrafya bu sürecin hem sahnesi hem de senaristi olmuştur.
SOKÜM Nedir, Neden Önemlidir?
Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM), UNESCO’nun 2003 yılında tanımladığı bir miras türüdür. Fiziksel bir varlığı olmayan ama toplumların ruhunu taşıyan uygulamalardır bunlar. Sözlü anlatılar, geleneksel müzik ve danslar, törenler ve zanaatlar SOKÜM kapsamına girer.
Ancak bu mirasın yaşaması ve korunması için tek başına tanımlar yeterli değil. İşte tam bu noktada coğrafya devreye giriyor. SOKÜM unsurlarının hangi coğrafi bağlamda ortaya çıktığı, nasıl yayıldığı ve ne şekilde sürdürüldüğü soruları, onları koruma stratejilerinin de temelini oluşturuyor.
Dijitalleşme ve İklim Değişikliği Tehdidi
Küreselleşme, iklim krizi ve dijitalleşme… Her biri kültürel miras üzerinde güçlü birer etki bırakıyor. Geleneksel bilgi ve uygulamaların unutulma riski her zamankinden daha yüksek. Dijital platformlar yerel değerlerin yayılmasını sağlarken, onları tüketimin bir parçası haline getirip sıradanlaştırabiliyor da…
Bu çalışma, SOKÜM’ün bu tehditler karşısında nasıl korunabileceğini de analiz ediyor. Örneğin, iklim değişikliği nedeniyle mevsimlerin kayması, yayla şenlikleri gibi doğaya bağlı kültürel etkinliklerin sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. Dolayısıyla çevre politikaları ile kültürel koruma politikalarının entegre biçimde düşünülmesi gerektiği vurgulanıyor .
Harita Sadece Yolları Değil, Kültürü de Gösterir
Bu çalışma, mekânın kültür üzerindeki etkisini dört temel coğrafi ilkeden hareketle inceliyor:
- Yerbilimi geleneği: Mekânın doğal yapısının kültürel davranışları nasıl şekillendirdiğini sorgular.
- İnsan-çevre ilişkisi: İnsanların doğaya nasıl uyum sağladığını ve onu nasıl dönüştürdüğünü anlamaya çalışır.
- Mekânsal dağılış: Kültürel pratiklerin nerelerde yoğunlaştığını ve nasıl yayıldığını gösterir.
- Ölçek ve bağlantılılık: Yerel kültürel pratiklerin küresel etkilere nasıl karşılık verdiğini ortaya koyar .
Kültürün Geleceği İçin Coğrafya Şart
Çalışmada yer alan öneriler, kültürel miras politikalarının sadece kültürel değil, aynı zamanda mekânsal bir planlama ile yürütülmesi gerektiğini savunuyor. Özellikle yerel yönetimlerin, kültürel planlamalarında coğrafi bilgiden faydalanmaları gerektiği belirtiliyor. Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS), kültürel değerlerin haritalandırılmasında ve sürdürülebilirliğinde önemli araçlardan biri olarak öne çıkıyor .
Somut Olmayan Miras = Sürdürülebilir Toplum
SOKÜM sadece geçmişe dair bir nostalji değil; toplumsal dayanışmanın, kimliğin ve sürdürülebilir kalkınmanın da temel taşı. Toplulukların kendi kültürlerini yaşatmaları, aynı zamanda sosyal refahı ve dayanıklılığı da artırıyor. Bu nedenle mirasın korunması, eğitimden turizme, şehir planlamasından teknolojiye kadar her alanda stratejik bir önem taşıyor.
Akademiden Topluma Bir Çağrı
Doç. Dr. Yıldırım’ın çalışması, sadece akademisyenlere değil; belediye yöneticilerine, mimarlara, eğitimcilere, turizm sektörü temsilcilerine ve hatta teknoloji girişimcilerine de hitap ediyor. Çünkü kültürel miras hepimizin. Onu yalnızca korumakla kalmamalı; anlamalı, anlatmalı ve yaşatmalıyız.
Son Söz: Hafızamızı Haritalandırmak
Toplumların belleği, sadece kitaplarda ya da müzelerde değil; yaşanılan yerlerde, dillerde, müziklerde ve hatta günlük yaşam alışkanlıklarında gizlidir. “Coğrafi Bakış Açısı ile Söküm” adlı bu çalışma, işte bu belleğin nasıl korunabileceğine dair somut öneriler sunarken, bizi kültürümüzle olan bağımızı yeniden düşünmeye davet ediyor.
Sürdürülebilir kültürel miras için belki de ilk adım, haritaya yalnızca yolları değil, değerleri de çizmeye başlamaktır…